21 Eylül 2013 Cumartesi

Mutluluğa Ulaşmanın Yolu: "Aşka 103 Adım" (Tiyatrokare)




AŞKA 103 ADIM

Usta senarist ve oyun yazarı Neil Simon’un, 1963 yılında “Parkta Çıplak Ayak” adıyla yazdığı ve 1967’de aynı adla Gene Saks tarafından beyazperdeye uyarlanan oyun, geçtiğimiz sezon Tiyatrokare tarafından yukarıda gördüğünüz isimle sahneye taşındı. Ana eksende dört karakteri içeren oyun, yüksek temposu, zekice diyalogları ve özellikle güncelleştirmeleriyle seyirciyi dinamik tutmakta oldukça başarılı. Bu arada Neil Simon’un “Ben Sinema Artisti Olmak İstiyorum” adlı oyunu üç sezondur Şehir Tiyatrolarında sahnelenmekte.

Evliliğin aşkı öldürüp, öldürmeyeceğini tartışan bu keyifli oyunun konusuna değinecek olursak; altınıncı katta ki kiralık evlerinde, eşyalarının gelmesini bekleyen yeni evli Mutlu ve Melda çifti, görünürde “birbirileri için yaratılmışlar” hissi verse de ilerleyen zamanlarda “zıt kutupların çekiciliğinden” kaynaklanan bir aşkın egemen olduğunu anlıyorsunuz. Melda, özgürlüğüne düşkün, rahat, uçarı ve sanatkar (ressam),  Mutlu ise titiz, disiplinli, ve “normal” kalmayı başarabilmiş başarılı bir avukat. Hatta bu zıtlık, sevdikleri yemeklere kadar uzanıyor desem abartmış olmam. Böylesine zıtlıklardan doğmuş bir evlilik hiç tuzsuz, bibersiz olur mu? İşte tüm  bunlara bir de kayınvalide Saadet eklenince, tuz-biber ihtiyacı da giderilmiş oluyor.

Durun daha bitmedi! Bir de her olayın olmazsa olmazı “Bay Kamber” vardır bilirsiniz. Bu oyunun kamberi, çatı katında yaşayan emekli Kaptan Hulki. Saadet, eşini kaybetmiş, yalnızlıktan bunalmış, çalacak bir kapı arayan tipik kayınvalide örneği. Haliyle bu çalacağı kapı da bizimkilerin mutlu yuvasından başka bir yer değil. Hulki ise dairesinin kirasını ödeyemediği için, evine bir alt kattan yani Mutlu ve Melda çiftinin yatak odalarından çıkmak zorunda kalan babacan ve tıpkı Saadet gibi yalnız biri.  Anlayacağınız Saadet ve Hulki, oyunun ikinci çiftini oluşturmakta.

Yalnızlık, hoşgörü, aşk ve sevgi gibi kavramlar üzerine temellendirilen metin, aynı zamanda kuşaklar arası farkı da gözler önüne sermekte. “Değer” sözcüğünün kendine değerli bir yer edindiği, aşkın yaşının olmadığı, ilişkilerde mutlaka orta oyun bulunacağını ve en önemlisi pes etmek yerine mücadele edip zafer kazanmayı anlatan oyun, özünde bu mücadeleyi evlerine yani mutluluğa ulaşmaları için aşmaları gereken 103 basamaklık bir engel üzerine kurgulamış. Ucundan kıyısından da olsa sanatın kendisine yer bulabildiği oyun, herkesin sanattan anlayamacağını, kültür düzeyine göre sanatsal ürünlere verilen değerin ve yapılan yorumun farklı olabileceğini göstermekte ders verir durumda. (Özellikle resim sanatı) Bu arada “Sarı Işık” bölümü oyunun öz noktası.

REJİ

Oyunun konusuyla yeni ismi, birbirine büyük uyum sağlayarak, hem oyunu daha ilgi çekici hale getirmeye hem de metni daha anlamlı kılmaya yaramış. Güncelleştirmeler ise oyunun içerisine sırıtmadan yerleştirilmiş ve oyunun dinamizmini arttıran baş faktör konumuna gelmiş. Ayrıca erkek karakterin adının “Mutlu” olmasıda oyunun ironisini arttırmış. “Kar” ise oyunun en güçlü metaforu. Kar yağmadan önceki o buz gibi hava, ikiliye nüfuz ettiğinde bozulan ilişkileri, tıpkı kar yağdıktan sonra ortalığı kaplayan sıcaklık ile aralarındaki buzların erimesi ve mutluluğa ulaşmalarında etken bir rol oynamış. Uyarlama bir senaryoda müziklerin, türk kültürünün özünü yansıtması takdire şayan bir olay. Tabii bu pastanın bu önemli dilimi Nedim Saban’a ait. Geçtiğimiz sezonlarda “Leyla’nın Evi” (hala devam etmekte), “Çelik Manolyalar” ve “Onca Yoksulluk Varken” adlı eserleride başarıyla uyarlayan Saban, ustalığını burada da göstermiş.

DEKOR – KOSTÜM – IŞIK - MÜZİK

İzbe, yıkık – dökük, ufak ve pis bir ev görüntüsü veren dekor, oyunun ana temasına son derece katkı sağlamış. Yerlerin siyah - beyaz oluşu görsel zıtlığı vurgulamakta ve dekor içerisinde de basamakların oluşu ironiyi sağlayan başka bir unsur olmakta başarılı. Ayrıca zıtlıklardan doğan ilişkinin, yine zıtlıklardan oluşan bir dekorla sağlamlaştırılması oyunun anlatım gücünü arttırmış. İlk perdede, biraz evvel saydığım özelliklere sahip dekor, ikinci perdede yerini temiz, eli yüzü düzgün, yaşanılabilir bir halde sergiliyor. Fakat görüntü düzeldiğinde ilişkiler bozuluyor.

Bu ilişki yalnıza iki kişinin birbirilerine duydukları aşktan öte insan ilişkilerini de kapsıyor. Kısacası sadece ön yüzeyin güzelleşmesinin hiçbir işe yaramadığını, biraz daha derine inilmesi gerektiğini, ve aksine kötü şartlarda bile mutluluğun ele geçirilebileceğini yüzümüze çarpan oyun, bu mesajını dekor aracılığıyla betimleyerek alkışı hak ediyor. Tabii bu alkış Erinç Gürses’e.

Kostümler Yeliz Buyruk imzalı. Kış aylarında geçen oyun, kürk, palto, şemsiye gibi kostüm ve aksesuarlarla atmosferi yaratır nitelikte. Fakat bütün karakterlerin kostümleri bu amaca hizmet ederken, Melda’nın bahar aylarındaymışcasına giyinişi beni yadırgattı. Oyunda özel bir ışık göremedim. Işık konusunda beni memnun eden şey, devamlı kararıp, açılma olmaması idi. Bu sayede dikkat dağılımı önlenmiş ve seyirci boş boş beklemekten kurtulmuş. Müzik ise diğer oyunlardan oldukça farklı. Çoğu müzik iç öyküsel olarak sunulmuş. Müzik, oyunun içerisine yedirilerek daha samimi bir hava yaratılmış. Bu da oyunun içinden süzülüp gelen müziğin içinizi ısıtmasına yetmiş.

OYUNCULUKLAR

Öncelikle, tüm ekip uyum içerisinde ve birbirilerini tamamlar vaziyette olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.  Özge Özberk (Melda) umduğumdan çok daha iyi bir performans gösterdi. Karakter anlatımında belirttiğim tüm kişilik özelliklerini ruhuna yedirebilmiş. Oldukça doğal ve ölçülü. Bülent Seyran (Mutlu), oyunculuğunu, oyun boyunca üzgünüm ama bana bir türlü geçiremedi. Jest ve mimiklerini fazla abartmış. O kadar sahici ve doğal olan bir oyunun konseptine uymamış. Umran Ertok (Hulki), tecrübesiyle göz doldurarak, örnek bir oyunculuk teşkil etmiş. Yalnız iki sahnesi olan fakat rolünün hakkını fazlasıyla veren Koray Kurt bence ümit vaadediyor. Ve Suna Keskin (Saadet) yorum yapmak haddim bile olamaz. Oyunun yıldızı, ustası, bir numarası… 

Tiyatrokare seçtiği oyunlarla kalitesinden ödün vermeden son gaz ilerlemekte. “Aşka 103 Adım” önümüzdeki sezon da tiyatroseverler ile buluşacak. Emeği geçen herkesi kutlar, alkışlarının bol olmasını dilerim.


Not: Oyun 2 saat / 2 perdedir. 

Ayrıntılı bilgi için: http://www.tiyatrokare.com.tr/


OYUNA DAİR FOTOĞRAFLAR






NEİL SİMON
(1927 -     )


EGE KÜÇÜKKİPER


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder